29 MAYIS RESMİ TATİL Mİ? 29 Mayıs Çarşamba eczaneler, kamu kurumları, devlet daireleri, noterler açık mı, kapalı mı? İstanbul’un Fethi çalışma saatleri!

admin

29 Mayıs Çarşamba resmi tatil mi sorusunun yanı sıra kamu ve özel kurumların çalışma durumu 1453 İstanbul’un fethi yıldönümü nedeniyle öne çıkan başlıklar arasında yer aldı. Tarihte birçok kez kuşatılan ancak Sultan II. Mehmed’in komutanlığında 54 günlük kuşatmanın ardından fethi gerçekleşen İstanbul’da Roma İmparatorluğu yıkıldı. Bu yıl 29 Mayıs Çarşamba i günü İstanbul’un fethinin 571. yılı kutlanıyor. Diğer yandan Dünya tarihinin akışını değiştiren, İstanbul’un fethinin resmi tatil olup olmadığı merak konusu oldu. Peki, 29 Mayıs resmi tatil mi, kamu kurumları, devlet daireleri, resmi kurumlar çalışıyor mu? İşte, ayrıntılar.

29 MAYIS RESMİ TATİL Mİ?

Kamu ve özel kurumlar resmi tatil dışında mesai içerisinde faaliyetlerini sürdürüyor. 29 Mayıs resmi tatil olmamaktadır. Bu nedenle 29 Mayıs Pazartesi günü eczaneler, noterler, kargolar, bankalar ve kamu kurumları çalışmaya devam edecek.

29 MAYIS’IN ANLAMI VE ÖNEMİ NEDİR?

29 Mayıs 1453’te, Sultan II. Mehmed’in komutanlığında 54 günlük kuşatmanın sonucunda İstanbul’un fethi gerçekleşti. İstanbul’un Fethi ile beraber 1500 yıllık Roma İmparatorluğu’nun devamı olan Bizans İmparatorluğu parçalanmış ve kentte Hristiyan dünyasına göç başlamıştır.

İstanbul’un Fethi ayrıca Orta Çağ’ın sona erdiği ve Yeni Çağ’ın başladığı gündür. İstanbul’un Fethi askeri tarih açısından da son derece büyük önem taşır. Antik çağlardan o döneme kadar surlar ve kent duvarları, şehirleri işgale karşı koruyan en büyük savunma araçlarıydı. Fakat savaş sırasında karabarut kullanan Osmanlı Ordusu, surları yıkmayı başardı.

FETİH SONRASI İSTANBUL

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde yer alan bilgiler şu şekilde: Fetihten sonra imar hareketleriyle çehresi değişen ve yavaş yavaş bir Türk İslâm şehri hüviyetini kazanan İstanbul, tarihî yarımadanın dışına doğru taşmaya başlayarak zaman içerisinde bir imparatorluk merkezinin kozmopolit ve renkli hayatının hâkim olduğu, Avrupa ile Asya arasında Karadeniz’in kuzeyi ile Akdeniz’e açılan deniz ve karayollarının birleştiği, aynı zamanda farklı kültürlerin kaynaştığı bir büyük metropol haline geldi. Bütün bir imparatorluk zamanla İstanbul merkezli bir kültür ve sosyal yapının etkisi altına girdi. Özellikle XVI. yüzyıldan itibaren taşradaki şehir hayatında pâyitahtın mânevî ve kültürel baskısı sürekli hissedildi. Bu durum İstanbul’u bir cazibe merkezi haline getirdiği gibi ekonomik bakımdan da bütün dikkatler buraya yöneldi. XVI. yüzyıldan itibaren imparatorluğun yayılmış olduğu üç kıtanın bütün özelliklerini taşıyan İstanbul, kalabalık sivil nüfusu yanında saray ve görevlilerinin de sivil hayatı doğrudan etkilediği ve belki de bütünüyle saray ve çevresiyle özleştirilen bir şehir olarak anıldı. Hatta adı bile çok defa sadece bu hususiyeti aksettirecek şekilde değişti ve yaygınlaştı. Sarayda bulunan resmî tarihçilerin eserlerinde imparatorluk ile pâyitahtın bu şekilde birbiriyle bütünleştirildiği dikkati çeker. Onların eserlerinde bütün imparatorluğa şehir ve saray zâviyesinden bakış yaygın şekilde yer alır. Siyasî ve sosyal olaylar hep İstanbul merkezli olarak takdim edilir; hânedanla birleştirilmiş bir İstanbul tarihi verilir. Bu bakımdan fetihten sonra meydana gelen sosyal hadiselerle ilgili olarak kaynaklarda bol malzeme bulunmaktadır. Bu kaynaklardaki bilgilere bakıldığında genellikle hadiselerin devlet idarecileri, kapıkulu ve ulemâ üçgeni içinde anlatıldığı görülür; sivil halkın rolü de bu çerçevede geçer. Padişahların cülûsları, vefatları, haftanın belirli günlerinde çeşitli maksatlarla şehre inmeleri, yapılan teftişler, ileri gelen devlet adamlarının faaliyetleri, imar hareketleri, iâşe meseleleri, piyasa hareketliliği, yabancı elçilerin karşılanışı, ordunun sefere çıkış merasimleri, saray kaynaklı olup bütün halkı ilgilendiren şenlikler, tabii âfetler, kapıkulunun yer yer türlü bahanelerle çıkardığı isyanlar belli başlı konuları ihtiva etmektedir.

3 Mart’ta halifeliğin ilgası üzerine İstanbul önce bir pâyitaht, sonra da bir hilâfet merkezi olma özelliğini kaybetmekle birlikte Doğu ve Batı medeniyetlerinin kesişme noktasında, iktisadî bakımdan ve kültür müesseseleri yönünden kalabalık nüfusu ile büyük bir metropol olma niteliğini sürdürdü.

Yorum yapın